22 Şubat 2009 Pazar

BUZ KOVASINDA ŞAMPANYA PASTASI

Yeni bir haftaya başlarken sizleri bir şişe şampanya ile selamlıyorum:-)))
Cumartesi günü sevgili eşim Nazım'ın doğumgünü idi. Geçen sene ona güllerle dolu bir pasta yapmıştım (geçen sene yaptığım pastaya buradan bakabilirsiniz.) Bir de şiir döşenmiştim...Ama bu sene şiir yok, çünkü vakit yok:-))))

Oldukça yoğun bir hafta sonu olmasına rağmen araya bir pasta da onun için sıkıştırı verdim. Bu işe en çok da çocuklar sevindi...
Bu da oğlumun kendi yorumuyla, kendi ışıklandırmasıyla çektiği fotoğraf:-)) onu kıramadım... oğluşum fotoğrafın yayında:-)))

Doğum günün kutlu olsun aşkım, iyi ki varsın, iyi ki bizimlesin...SENİ ÇOK SEVİYORUZ.

18 Şubat 2009 Çarşamba

UĞUR BÖCEKLERİ PASTASI -1

Henüz 1 yaşını dolduran mini mini ikizlerimiz M. Can ve M. Efe'nin bir yaş pastalarıyla karşınızdayım. Anlaşılacağı üzere temamız uğur böcekleri idi:-))) Can ve Efe'nin güzel anneleri Ferda için onlar doğdukları günden beri uğurböcekleriydiler...Dolayısıyla doğum günü pastasını da uğurböcekli istediler....














Ferda daha iki tane uğurböceği olsun dediği anda pastayı kafamda şekillendirmiştim bile...İç içe geçen iki yuvarlak pasta uğurböceklerinin anne karnında kendi mutlu dünyalarında birarada büyümelerini ifade ediyor...Etrafta bir sürü uğurböceği var ama Efe ve Can Ferda'nın uğurböcekleri:-))
Bir yaş pastalarını hazırlamak her yönüyle heyecan verici...Bir yaş doğum günleri hep en özenilen doğum günleri olur...Bu yönüyle önemli bir sorumluluktur, zira pastalar doğumgünlerinin şeref konuğudur. Bundan sonra belki onlarca kutlama yapılacaktır ama bu ilktir. İlk yaş, ilk doğumgünü , ilk kutlama, ilk pasta...


Üç boyutlu figür oluşturmak da işin diğer heyecanlı kısmı idi...Minik minik uğurböcekleri... papatyalar, genellikle pastalarımda kendim yapmayı tercih ettiğim temaya uygun mum altlıkları veeee içleri minik birer pastacık olan Efe ve Can böcükleri:-))))















Bu pastayı yapmak çok keyifliydi, doğumgünü sonrasında yorumları almak ise en az yapmak kadar keyifliydi:-)))))))

Bunlar da Efe ve Can için hazırladığım doğumgünü kurabiyeleri...

Minik ikizlerimiz Efe ve Can'a bir ömür boyu mutluluklar diliyorum...

16 Şubat 2009 Pazartesi

BLOGUM 1 YAŞINDA...

Yeni bir başlangıç diyerek tam bir sene önce blogspota geçiş yaptım; blogcuda 16 ay önce başlayan bu serüven dört ay içinde öyle hızlı gelişmişti ki yazıya bağlantı vermeyi bile bilmezken ilk blog arkadaşlarımdan Yaren'imin benim için hazırladığı yeni bannerim ile kendimi blogspotta buluverdim. Sevgili Bilun'un yeni başlangıcım için hazırladığı pasta ile duygulandım... Ayın şefi seçildiğimde gururlandım... hastalandığımda, kolumu kırdığımda gelen telefon ve yorumlarla sevenlerim olduğunu hissettim, güç aldım...Arkadaşlarım hastalandı... haber alamadım kaygılandım...Bazen duygulanıp ağladım... Öyle sıcak, öylesine sevgi dolu bir paylaşım var ki burada, zaman zaman üzüntüler de yaşansa, paylaşmanın, paylaştıkça artan lezzetlerin dünyası burası...Kızım için tariflerimi bir araya getirmek için yazmaya başladığım bu blogda yepyeni lezzetlere yelken açtım... bu blog sayesinde tutkum ve yavaş yavaş ikinci işim haline gelen pasta dünyasıyla tanıştım...yazmanın, okunmanın ve beğenilmenin zevkini tattım... Yepyeni uğraşlara vesile oldu bu blog...Ve hepsinden önemlisi yepyeni ve sımsıkı dostluklara...

Her ay buluşmayı iple çektiğim, birlikte olmaktan büyük keyif aldığım sevgili Ankaralı Blogcu arkadaşlarım... şehirlerine gittiğimde eski bir dost gibi beni evinde ağarlayan...şehrimde ağarladığım... bir çoğunun yüzünü bile görmediğim halde her konuda yardımını ve desteğini eksik etmeyen sevgili dostlarım; iyi ki varsınız, iyi ki bu blogu açmışım ve sizleri tanımışım ...Burda sizlerle olmaktan çok ama çok mutluyum...

Blogumun yaşını kutlamak için hazırladığım pastadan siz de bir dilim alır mısınız?...

13 Şubat 2009 Cuma

BARBIE BEBEK PASTASI-2

İyi bir haftasonu dileklerimle merhaba...Nihayet Cansın ve Canset için hazırladığım pastaların sonuncusuyla karşınızdayım...

Son zamanlarda yemek tariflerini biraz ihmal ettiğimin farkındayım...Resimler biriktikçe birikiyor, öyle ki, bazı tarifleri nasıl yaptığımı unuttuğum, yeniden denediğim bile oluyor. Yaparken yazma alışkanlığını yerleştirsem iyi olacak...

Bir süre daha pasta işleriyle haşır neşir olacağım sanırım, ama henüz blogumda yayımlamadığım yeni yemek tariflerime gazetedeki yemek köşemde yer vereceğim...Daha önce de bahsetmiştim; Ağustos ayından beri haftalık çıkan yerel bir gazetenin yemek köşesini hazırlıyorum, yeni, özellikle yöresel tarifleri merak ediyorsanız önümüzdeki günlerde gazetenin internet sayfasından köşeme göz atabilirsiniz (lütfen tıklayın).



Geçenlerde gelen bir mail sayesinde "Memmecim Giliği" başlıklı yazımın Truva Gezi Dergisinde yer aldığını öğrendim; gelen mail dergideki yazıma gelmiş bir yorum bildirimiydi: "Yöremin yemeği olan ciğer sarmasını almak için girmiştim .Yazdıklarınız beni çok duygulandırdı,şu anda hala ağlıyorum.Keşke yöreye göre değil de tüm Türkiyede bu adeti yapabilsek. Yozlaşan bir nesil gelmekte.DUYGULARIMI YAZMAK İSTEDİM.Size yazdıklarınız için teşekkür ederim."

Önce şaşırdım, çünkü ben bu dergiye yazı göndermemiştim...Sonra Gazetedeki bir tarifimi yayınlamak için izin istediklerini hatırladım...Demek ki o tariften sonra blogumda bu yazıyı görünce bu yazıyı yayımlamaya karar vermişler...


İnternette surf yapmak deyimi internette dağılmak olarak değiştirilmeli bence, bir yerden başlıyorsunuz sonra kendinizi bambaşka bir yerde buluyorsunuz:-)))Özellikle pastalarla ilgili sayfaları dolaşırken ondan ona, ondan ona derken tam anlamıyla dağılıyorum ben...zamanın nasıl geçtiğini farketmiyorum. Hele ki bu hatayı gece yapıyorsam ondan sonra bekle ki uykun gelsin...Artık 2, 3, 4 bazen gün ağarana kadar uyuyamıyorum...Ertesi gün bir zombi oluyorum...Bir kaç gün üstüste uyuyamayınca kronikleşmeye başlıyor, yarasa hayatı yaşamaya başlıyorum, halbuki eskiden bıraksalar rahatlıkla öğlene kadar uyurdum...

Al işte dağıldım yine konu nerden nereye geldi:-)))Biri beni durdursun yaawww:-))


Sevgili blogşörüm Melek beni sobelemiş. Bu hoş bir sobe, çünkü sadece sevdiğiniz bloglara verilecek bir sevgi ödülü bu ve Melekciğimin ödül verdiği bloglardan biri de benimkisi...

Ödülün gönderilmesiyle ilgili 3 kural varmış.

1. Seni ödüllendiren blog yazarının linkini vermek.

2. Bu ödülü başka 7 blog sahibine linklerini vererek göndermek.

3. Seçilen blog yazarlarını durumdan haberdar etmek.


Tek tek başka veren olmuş mu diye kontrol etmeden ben de 7 arkadaşıma ödüllerini gönderiyorum (başkası da gönderdiyse sevgi seli olur fena mı:-))):

  1. Maksat Muhabbet Olsun
  2. Bir tutam zencefil
  3. Sihirli Kepçe
  4. Neslihan'ın Çikolata Fabrikası
  5. Missgibi
  6. Sıcak paylaşımlar
  7. Asiye'nin Mutfağı

Hepinize keyifli bir hafta sonu dilerim...

8 Şubat 2009 Pazar

BARBİE BEBEK PASTASI-1

Yeni bir haftada merhaba... Nihayet tatil bitti...Bu cümleyi kuracağım hiiç aklıma gelmezdi, ama bu tatilde o kadar yoruldum ki bitmesi daha çok işime geliyor. Çocuklar okuldayken izin alıp tatil yapmalıyım ben:-)))


Bu tatilde biriken tüm resimleri, tarifleri toparlayıp hazırlayacaktım göya, nerdeeee... Görüldüğü üzere Cansın ve Canset'in pastalarını yayımlamayı bile bitiremedim...Neyse lafın kısası işte Barbie bebek pastalarının birincisi...


Bu pastaları yaparken müthiş keyif aldım, çocukluğuma döndüm...O kadar çok fikir değiştirdim ki, saçını şöyle mi yapsam, yok üst kısmı böyle mi olsa, bozdum yeniden yaptım derken bu pasta çıktı ortaya...
Aslında yazmayı istediğim bir sürü şey vardı, gece yattığımda bi ton cümle kafamda dolanıp duruyor, şöyle bir alet olsa diye hayal ederim hep, başıma bağlasalar ben düşünürken o kaydetse...Ooohhh...Özellikle şiir yazarken çok işe yarardı, sadece düşün tamam, cümleleri unuttum, ay buraya hangi kelimeyi koymuştum...Belki icat edilmiştir böyle bir alet de benim haberim yoktur, zira bu çok olur...Bi şey hayal ederim, sonra "aaaa valla da yapmışlar, bak ben demiştim işte..." demişliğim vardır.
Okul yıllarımda da beynime bir chip yerleştirtme fikrine takmıştım, daha doğrusu tatlı cadının güçlerine sahip olmak benzeri bir hayal... Takacaklar chipi 8-10 yabancı dil, tüm bilgiler hooop bi seferde kayıtta...Aman benimkiler duymasın bunları, sonra başlarlar "anne bak sen de çalışmayı sevmiyormuşsun, niye bizi zorluyorsun" diye...

Neler yazmayı düşünüyordum neler yazmışım...İyisi mi fazla lafı uzatmadan Canset'e nice yıllar dileyerek oldukça gecikmeli olarak yılbaşı hediyelerimi yayınlayayım.
Zarif hediyeleri için Hülya'ya tekrar teşekkür ediyorum ve sevgili Burçak gösterdiğin anlayış için de teşekkürler...

28 Ocak 2009 Çarşamba

PRENSES KURABİYELERİ

İşteee bunlar da minik prensesler Cansın ve Canset'in prenses kurabiyeleri...
Bugüne kadar yaptığım kurabiyeler içinde belki de en keyif alarak yaptığım kurabiyeler bunlar, öyle ki yaptıktan sonra şöyle geri çekilip çekilip seyrettim:-)))

Güzzeeelce jelatinlenip organze kurdelelerle bağlanan kurabiyeler sepete kurulmadan önce bol bol fotoğraflandılar. Nasıl olduysa bu sefer fotoğraf çekmeye zaman bulabilmişim...

E bu kadar fotoğraf çekmişiz boşa gitmesin di mi ama, sağdan soldan, tüllü tülsüz, jelatinli çıplak bakın gari:-P
Sevgili Burçak bana mesaj yazmış, yeni yıl hediyelerini almadın mı diye...Ben de saf saf yazdım ona "aldıııım, hatta Hülya'ya da bildirip teşekkür ettim " diye. Burçak'tan gelen ikinci mesajla ayıldım işe, daha doğrusu ayıltıldım; hediyeleri yayınlamam gerekiyordu...Ben ikizlerin pastalarına öyle dalmışım ki daldığım yerde kalmışım:-)

Diyorum ben size, tatil ayarımı bozdu diye...tatil gelene kadar yoğun bir tempo, tatilin yaklaşma heyecanı...Tatil geldiğinde de hepten koptum...Yularım çocukların elinde bir o yana bir bu yana...Daha hafta bitmeden ne bowling kaldı, ne buz pateni, ne sinema, ne oyun salonları...

Postların yayın saatlerine bakarsanız...gecenin biri, ikisi...Ancak kendime zaman ayırabildiğim saatler...Dolayısıyla hediyelerimin fotoğraflarını bu posta yetiştiremedim, hemen yarın fotoğrafları ayarlayıp en kısa sürede yayınlayacağım, acaba şimdi mi yapsam...Yok yok saat gecenin ikisi olmuş, yarın zombi gibi gibi gezmemek için affınıza sığınarak bu işi yarına ertelemek zorundayım..Hülyacım nolur kusuruma bakma ve tekrar teşekkürler...


26 Ocak 2009 Pazartesi

MİNİK PERİ PASTASI-2

İşte minik peri pastalarımızın ikincisi, prenses Cansın'ın pastası...
Bu peri birazcık tombiş bir peri oldu:-)))) Ama ben çok sevdim, tam tombiş ve masum bir yüzü oldu...Yaparken büyük keyif aldım...
Nihayet okullar da kapandı, heyoooooo...Yuh dedirtecek kadar çok tatil ödevimiz olsa da(ödevimiz diyorum, çünkü o ödevler asla sadece çocuklar tarafından yapılmıyor, anneeee bi geeell şeklinde tamamlanıyor:(...) tatil güzel bir şey valla...Okullar kapandığından beri nerde dum dum orda Zübeyde misali gezip tozuyoruz. Ekonomimiz için pek de hayırlı olmayan bu durumdam çocuklar çok memnun...

Gezmek tozmak benim için de iyi hoş da biraz da evde kalayım, ne zamandır ihmal ettiğim blogları gezeyim, kalk gidelim vaziyetindeki evi toparlayayım, kitaplarımı okuyayım, bekleyen puzzlelarımı yapayım ve hatta yan gelip yatayım istiyorum...

Ben çocukken "tatlı cadı" dizisi vardı, şimdi de benzeri diziler var ama hiç biri onun kadar güzel değil, hatta öyle abidik gubidikleri var ki çocukların izlemesine izin vermiyorum bile...Tatlı cadı Sementa'yı izlerken hep keşke benim de böyle bir gücüm olsa, burnumu kıvırsam ( onu da hiç beceremedim...) tüm işlerim halolsa diye düşünürdüm, hala aynı hayalleri kuruyorum:-)) Yok mu şöyle bi peri meri gelse de evi derlese toparlasa...Acaba çok içten istesem Gepetto'nun Pinokyo'su gibi benim minik periler de canlanmaz mı ki:-P Ama canlansalar benim sözümü dinleyecekleri ne malum, işin içinde "beni niye şişko yaptın, senin yüzünden hep diyet mi yapıcam ben" diye fırça yeme ihtimali de var, ya da daha kötüsü "nerdeee o beni şişko yapan pastacıııı" diyerek beni kurbağaya çevirmeyeceği ne malum...hem zaten artık o periler benim yanımda da değil...tatil bana yaramadı, adaptasyon sorunu olsa gerek saçmalamaya başladım:-)))) Bir hayal ancak bu kadar kabusa çevrilirdi herhalde:-)))))
Güzel hayallerinizin hep güzel kalması dileğiyle....

22 Ocak 2009 Perşembe

MİNİK PERİ DOĞUMGÜNÜ PASTASI-1

5 yıl önce iki küçük peri kızı dünyaya gelmiş, anneleri birinin adını Cansın diğerininkini Canset koymuş, birini Balkızım diğerini Cankızım diye sevmiş...Yıllar yılları kovalamış Ankara'nın Canları 5 yaşlarını bitirmiş, 6. doğumgünleri gelmiiiiş...Hikayenin burasında annelerinin ikizanneleri grubundan Sibel teyzeleri de dahil olmuş. Annelerinin isteği üzerine minik peri kızlarına hem kreşte hem de evde kutlayacakları doğum günleri için pastalar hazırlamış, hatta hızını alamamış küçük prensesler için prenses kurabiyeleri hazırlamış...
Sibel'in mutfağından 4 pasta çıkmış, dördü de afiyetle yenmiiiş...

Peri masalımız burada bitmedi, yeni başlıyor:-)))Evet ikizanneleri Ankara grubundan güzel arkadaşım Gülru aylar öncesinden minik kızların doğumgünü için siparişini vermişti. İkizlerin ikisi de kız bile olsa pastaları ayrı olacak, prenses pastaları olacak...
Sonra kreşte de kutlama yapmaya karar verince pastalar dörtledi...Ben de keşteki kutlama için üzerinde minik periler olan pastalar yapmaya karar verdim. Bu pasta birincisi, Canset için hazırladığım pasta...


İşte bunlar da gerçek periler, Cansın ve Canset...

Sırayla diğer pastaları ve kurabiyelerini de yayınlayacağım...Cansın ve Canset'in yeni yaşlarını tekrar kutluyor onlara kocaman gülücüklerle dolu bir yaşam diliyorum....

Bu postun resimlerini yayına hazırlarken maille "Fairytale Cake Contest", "peri masalı pasta yarışması" konulu bir yarışma düzenlendiği haberi geldi, önce bu pastanın resmini göndermeyi düşünmüştüm , sonra ev halkının oylarıyla diğer pastalardan birini seçtim, bakalım doğru bir seçim olmuş mu:-P


Minik perimiz yukarıdan bize bakadursun ben de gecikmiş mim sorularımı yanıtlayayım... Betülcüğüm beni mimlemiş...Aslında diğerlerinden biraz farklı ama keyifli bir mim bu...
Mim konusu şöyle:
1- Yakınınızda bulunan ilk kitabı elinize alın.
2- 161'inci sayfayı açın.
3- 5'inci cümleyi bulun.
4- Blog sayfasına yazın.
5- En güzel cümle veya en güzel kitabı seçmeyin !sadece en yakınınızda bulunan ilk kitabı alın.
6- 5 blog arkadaşınıza yollayın.
Yakınımdaki ilk kitap henüz okumaya başladığım ve sevgili Hülya'nın bana yılbaşı armağanı olan kitaptı, Başucumda Müzik-Kürşat Başar... Açtım 161. sayfayı, o da ne, sayfa bölüm sonu ve sadece 3 cümle var sayfada...Son cümle biraz uzun ama neticede 3. cümle, olmaz dedim aldım elime ikinci sırada okunmayı bekleyen kitabımı...Hoppalaaaa 161. sayfa bölüm başlık sayfası (sayfada sadece Noel Balığı yazıyor:-))))Şaka gibi...Sırada yeni aldığım iki kitap daha var ama yok bu böyle olmaz...Kural kuraldır. İlk kitaptaki uzuuuun üçüncü cümle bu mimde yeralmayı hakediyor bence, ben o cümleyi 5. cümle ilan ettim...ve yazıyorum (Betül seni pişman etim di mi heheheheh...Ay diğer kitabın 161. sayfasında ne vardı acaba:-)))))
"Kimbilir, belki de kaybolduğumuzu, bir sonraki adımda ne yapacağımızı bilmediğimizi düşünürken, aslında önümüze çıkan o şifreleri, doğru okuyamadığımız, hatta çoğu kez onların farkında bile olmadığımız için yanlış yöne gidiyoruz."
Ve benim mimlediklerim; Pınar, Selcen, Özay, Gönül ve Özlem
Hepinize şifreleri doğru okuyabildiğiniz günler dilerim:-)))))))

18 Ocak 2009 Pazar

SMILEY COOKIES


Yine uzun bir aradan sonra nihayet bloguma el atabildim. Yılbaşı geçeli 18 gün olmuş benim blogumda yılbaşı ağacı hala ışıl ışıl...Sadece blogumda olsa iyi, evdeki yılbaşı ağacı da henüz kaldırılmış değil, beni bekliyor...Her sene hep böyle olur, yılbaşına ancak 1-2 gün kala vakit bulup kurabildiğim yılbaşı ağacı kaldırılmak için de beni beklediğinden haftalaaarca bekler... Aslında ben seviyorum ağacımı, hani bana kalsa tüm yıl boyunca dursa hoşuma gider...Ama eve gelen herkesin "aaa ağacı kaldırmadınız mı halaaa?..." sorusuna laf yetiştirmekten bunalıp sonunda pes ediyorum. Blogumdaki ağacı topladım, darısı evdekinin başına (niye hep ben topluyorum bu ağacı yaaa...)

Yılbaşı ile bu kurabiyelerin arasında bağlantı kurmamı bekliyorsanız boşuna beklemeyin, çünkü yok:-)) Yazılarımı takip edenler Türkçenin yozlaştırılması ve yanlış kullanılması hakkındaki fikirlerimi bilir. Yazının başlığına bakıp da fikirlerim değişti sanmayın ( ya kim alıştırdı beni böyle sürekli yanlış anlaşılma endişesiyle açıklamalar yapmaya...) Bu kurabiyelerin adı Smiley Cookies hatta tam adıyla Pelin's Smiley Cookies, zira bu kurabiyeler benim minik kurabiyem Pelin'in İngilizce ödevi...
Şöyle ki, İngilizce dersi için verilen ödevde bir ürün hazırlamaları, bu ürünün ambalajını, sloganını vs. belirleyip sınıfta ürünü tanıtmaları istenmiş. Bir çeşit pazarlama olayı yani... Pelin de benden kurabiye yapmamı istedi ve bu kurabiyeleri onunla birlikte hazırladık... Hazırlarken çok da eğlendik... Sonra oturduk bir de tanıtım metni yazdık, hem de kafiyeli mafiyeli:-)))Kurabiyelerimiz fotoğraflanıp hazırladığımız kutunun üstüne şiirsel metiniyle birlikte güzelce kuruldular.
Kutunun içinde de tüller arasından gülümseyen rengarenk kurabiyeler... Öğretmen ilk gördüğünde biraz paniklemiş " ay ben böyle ayrıntılı bir şey yapmanızı istememiştim, yani... kem küm..." ne dese bilememiş, hani veliler "bu ne kardeşim böyle de ödev istenir mi" falan diye bağırınır diye korktu zaar, bilmiyor ki garibim Pelin'in annesi kafayı kurabiye ve pastayla bozmuş bir kaçık... "yok öğretmenim siz istediniz diye değil biz öyle istediğimiz için böyle yaptık"...falan diye rahatlatmış öğretmeni benimki:-))) Öyle rahatlamış ki hatta tenefüste tekrar gelip kalan kurabiyeleri öğretmenler odasına götürmüş, arkadaşlar da görsün hesabı:-)))


Bilin bakalım sınıftaki sunumların sonunda kimin ürünü en beğenilen ürün seçilmiş:-))))) Sınıftan artan kurabiyeler öğretmenler odasında da arzı endam ettikten sonra ürünümüzün kutusu etkinlik standında yerini almış bile...

Kurabiyelerimiz gibi gülümseten günler dilerim hepinize...